On Bir Ayın Sultanı Hoşgeldin Sefalar Getirdin

On bir ayın sultanı olan Ramazan - ı Şerif tüm İslam alemine hayırlar getirmesi temennisi ile sözlerime başlıyorum. Yılın 365 günü içerisinde yer alan mübarek günlerin bir araya toplandığı 3 ayların sonunda merhaba diyen Ramazan ayı geldi çattı ve başlayalı neredeyse 1 haftaya yanaştı. İftar sofralarımızı hurmalar ve miss kokusuyla bizi havalara uçuran ramazan pideleri süslemeye başladı.

Sıcak havanın inanılmaz derecede bunalttığı şu günlerde oruç tutmak ne kadar zor olsa da manevi yönden ayrı bir mutluluk ve huzur içerisinde buluyoruz kendimizi. Aç kalmak bir kenara susuzluk insanı inanılmaz derecede etkiliyor. Açlığa dayanılabiliyor ancak susuzluk hakikaten fena halde zorluyor hepimizi. Kana kana lıkır lıkır soğuk suyu mideye indirmeyi öyle çok istiyoruz ki iftar vaktinin bir an önce gelmesi için dualar ediyoruz.  Hal böyle olunca suyun hayatımızda ne derece önemli rolü olduğunun da farkına varmış oluyoruz.

İftar saatinin yaklaşmasına saatler kala gözlerimiz devamlı saatte olur ve bir türlü vaktin geçmediğini düşünürüz. Mutfaktan gelen miss gibi yemek kokuları etrafımızı sarar ve burnumuzdan süzülerek midemizde hali hazırda bekleyen orkestradan bir parça dinlememize neden olur, bir an önce susmasını dileriz.  Ezanın okunmasına dakikalar kala ise zaman sanki durmuş olur, akrep yerinde sayar yelkovansa romatizmaları azmış teyzeler gibi çok zor hareket eder ama saniyeyse hiçbirşeyi umursamaz ve yoluna devam eder...

Minarenin ışıklarının yanmasından bir kaç saniye sonra akşam ezanı okunur, semayı titretircesine bir sesle yayılır en uzak yerlere duyurur sesini, atılan topun sesi ise yeri göğü titretir, hep bir ağızdan dualar edilir, hurmalar yenir yada bardak bardak sular kana kana içilir ve oruçlar açılır.

Sahurda niyet edildikten sonra iftara kadar acıkan bu midedeki o garip orkestra parçaları son bulur, sanki üstlerine akan yoğun su kütlesinden işlerini yapamaz hale gelirler ve sesleri solukları çıkmaz olur. O kadar süre boyunca aç kalındıktan sonra birden yemek yemeye çalışır ve herşeyden almaya çalışırız. 

Aslında düşününce mantıken ne kadar yanlış bir şekilde yemek yemeye çalıştığımız ortaya çıkıyor, çok aç olduğumuz için nasıl yememiz gerektiğinin farkına bile varamıyoruz. Bomboş mideye giren her lokma, her sıvı yiyecek ani bastıran yağmurun sonundaki sel felaketi gibi midemizi talan ederek, gerektiğinden daha fazla yorulmasına, kendini daha fazla koruma ihtiyacı duymasına neden olacağı için önce sıvı yiyecekleri tüketelim yavaş yavaş ve daha sonra diğer yemeklere geçelim tabi ki bolca çiğneyerek. 

Şimdi diyeceksiniz ki biz zaten ilk başta çorbayla başlayıp sonra yemeğe geçiyoruz... Bunu içinizden geçirdiğinizi biliyorum ancak burada vurgulamak istediğim aniden tüketeceğimiz ağır yemeklerin boş mideye fazla yük olacağını, hatta aşırı doyarak fenalaşmamıza neden olacağı için sıvı yiyeceklerle başlayarak yavaş yavaş ve azar azar diğer yemeklere geçmemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Bunu hem kendi sağlığımız için hemde ramazanda aşırı kilo almamak için yapmamız gerektiğine dikkat çekmek istiyorum.

Tüm bunları neden anlattım bende bilmiyorum ama sanırım Ramazan ayında yaşanılanları tekrar gözümüzün önünde canlandırmak istedim. Bu uyarımı ise daha sağlıklı olmak adına küçük bir hatırlatma olarak kabule etmenizi istiyorum.

On bir ayın sultanı Ramazan ayımız hepimizin adına hayırlara vesile olmasını diler, tuttuğumuz oruçlarımızın sevabına gani gani nail olmayı Rabbimden temenni ederim.

Hayırlı Ramazanlar...


Yorumlar